Cenâb-ı Hakk Kur'an'da ne buyuruyor:
"Biz velilerimizi yeşil kubbemizin altında gizledik."
Kim bu veliler? Bilinmez ki... Bu kubbenin içerisinde... Allah bilir.
Bir de buyuruyor ki:
"O velimizin gören gözü bizim gözümüz,işiten kulağı bizim kulağımız, uzanan eli bizim elimiz, yürüyen ayağı bizim ayağımız, düşünen aklı bizim aklımızdır."
Akl-ı küll bu demek, küllî irâde bu demek. Cüz'î irâde Cenâb-ı Hakk'ın kula vermiş olduğu ne ise, noksan sıfatlarında tecelli eden aklı, ilmi, bilgisi, becerisi, gücü ve kuvvetidir. Ama küllî irâdeye geçince bu sefer Cenâb-ı Hakk'ın sıfatları da tecelli ediyor.
Onun için Mevlânâ buyurmuş:
Yek nazar eylese Ârif-i Billah
Aslı kemhâreyi mücevher eyler
Erenlerin himmeti dağları yerinden kaldırır. Şeriatımız, tarîkatımız, hakikatımız, marifetimiz, vardır. İnsanlara bahşetmiş ama, şeriatı yaşamıyorsak, tarîkat davasında bulunmayalım. Kâzip olursun, yalancı olursun. Şeriatımız tamam olacak. Şeriat cisimle, tarîkat da ruh ile.
Ceset temiz olmazsa, ruh nerden temiz olsun? Çünkü ruhu ceset taşıyor. Ceset ruhun bir kalıbıdır. Çok temiz bir kaba pis bir şey koysalar, kabın temizliği onu temizlemez. Çok pis bir kaba da temiz madde koysalar, kabın pisliğini o şey temizlemez. Onun için bir tâlip cismi ile şeriatte, aklı ve ruhu ile tarîkatte olacaktır.