Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.

Bizi zem eyleyene rahmet eyle.

MUHABBETTEN MUHAMMED OLDU HÂSIL, MUHAMMEDSİZ MUHABBETTEN NE HASIL?

İSLAMIN LİDERİ YİNE TÜRKİYE OLACAK. BUGÜNKÜ MÜSLÜMANA BAKARSAN OLMAZ GÖRÜNÜR AMMA OLACAK BENİM SULTANIM.
                                                                                                                                                             MUSA BAŞTÜRK (DEDE PAŞA HZ.)             

 ‘’Yakın tarihte İslami bir hâkimiyet olacak, tüm yeryüzü İslam’a dönecek ve İslam’ın başkenti Türkiye olacak, bu topraklar olacak, reisi burası olacak.’’ Abdurrahim Reyhan Hz.


BÜYÜK DÜŞMANIMIZ NEFSİ EMMARE
TAKMIŞ KEMENDİNİ CEZBEDER NARE
CEHDET Kİ BULASIN SEN SANA ÇARE
ELLERİN AYBINI GÖZLEME GARDAŞ.
TASAVVUF

"Sâlih sözün dinle peder

Tedbîrine verme keder

Tedbîri de takdîr eder

Derdine derman ara bul

Bir kâmil insan ara bul"

Beni taşlamayın canım kardaşlar
Dokunur başıza attığız taşlar
Hazret-i Hak kendi bildiğin işler
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Bir sözünde sâdık yâr bulamadım

Ârifin Hak iledir Hak'tır özü/Sohbet özet

Ârifin Hak iledir Hak'tır özü

Anların kıblesidir şeyhin yüzü

Kavm-i Nemrûdîler istemez bizi        

Bakın dikkat edin Kavm-i Nemrudiler, diyor.

Anların kıblesidir şeyhin yüzü

Burada yanlış anlaşılmasın, talibin, müridin iki kıblesi vardır. Bir cisminin cesedinin kıblesi, bir de ruhunun kıblesi var.

Tarikata girmeyenler bu ruhun kıblesini bilemiyorlar, ruhun kıblesini bulamıyorlar. Bu ayetle sabit, bir insan zahirde Mutesimbihablillah, batında Bihablillah olacak. Ayet bunlar.

Mutesimbihablillah; zahir emirleri harfiyen yerine getirecek, zahirde bir eksikliği olmayacak. Yani bütün zahirdeki emirler, ameller kıbleye yönelmektir. Kıbleye yönelmeden bir amel makbul oluyor mu? Olmaz.

Ama batında Bihablillah; müridin sadece hedefi Allah'ın zat-ı bahti'dir. Allah'ın zatından başka bir arzusu, isteği olmayacak. Allah'ın zatı varsa, sıfatı varsa; sıfat-ı subutiyesi varsa, sıfat-ı zâtıyesi varsa, başka isteği olmayacak.

Sıfat-ı subutiyesi sekiz, bu sıfatları insanlara da vermiş.

İnsanların da bir görmesi var, işitmesi var, iradesi var değil mi? İlmi var, bunlar var. Allahın sıfatları insanlara da vermiş ama Allah'ın sıfatına karşı insanlardaki sıfat okyanusa karşı bir damladır. Katre, yağmur katresi ile bir derya okyanus bir olabilir mi? Onun için bak;

Seni katre iken ummân eder şeyh      

Buyurmuş. Bir de ne buyuruyor kelamı kibarda;

Seni hayvân iken insân eder şeyh

Gönüller şehrine mihmân eder şeyh 

İçirip bir kadeh aşkın meyinden

Gedâ iken seni sultân eder şeyh

Haber verir hakîkat illerinden

Sana çok tuhfeler ihsân eder şeyh     

Olursun "men aref" sırrından âgâh  

Seni katre iken ummân eder şeyh      

Evet, bu katre nedir?

Bizdeki işte cüzi irade, cüzi akıl, görmek, işitmek, konuşmaktır. Bunlar cüzidir. Bizde var ama küllisi Cenabı Hak’ta Allah’tadır. Bunlar bizdeki görmeler, işitmeler; sekiz sıfat, Allah'ın sıfatlarına karşı bir okyanusa karşı bir katredir.

Bütün bu yerdeki akan suların aslı deryadır. Bu sular deryadan geliyor ve gökten yağan rahmetler, yağmurların seli, gölü meydana getiriyor.  Fakat bunlar deryayı çoğaltıyor mu? Bunlar deryadan ayrılıyor ama deryayı eksiltiyor mu?

Bunlar deryaya gidiyor deryayı bunlar çoğaltıyor mu? Çoğaltmaz.

Cenabı Hakk'ın sıfat-ı zatiyesi var.

En evvel Cenabı Hak vücut sahibi.

Vücut sahibi ise zatının nuru var.

Cenabı Hak zatı bir vacibü'l-vücut. Vücut sahibi, vücudu var ama onun vücudu akla gelmez, onun vücudu kıyas edilemez, düşünülemez.

Çünkü görülen bir şey düşünülebilir. Görülmeyen bir şey düşünülebilir mi?

Bilinen bir şey düşünülebilir, bilinmeyen bir şey düşünülebilir mi?

Bir de var ki; bilmiş ama göremiyor. O bildiğinden de misaller verir ama bildiğini bildiremez.

Onun için burada Cenabı Hakk'ın zatından bahis yoktur, sıfatlarından vardır.

Bütün ilim, amel, hikmetler, kudretler, olaylar bütün Allah'ın görünen hep sıfatlarının asarıdır ama bu sekiz sıfat da zatının asarıdır.

Zatı birdir. Öyleyse Cenabı Hakk'ın zatı birse bir insan da esma nuruna geçerse, sıfat nuruna geçerse, zat nuruna geçerse ne olur? O zaman Salih Baba'nın emri;

Aynı da değil gayri de değil ol buna agâh

O zaman, o zahirde bir cisim taşır. Peygamber Efendimiz zahirde Allah mıydı? Değil hâşâ.

Ama Allah'tan gayrı mıydı? Değil hâşâ.

Delili de ne?

“Kâbe kavseyni ev ednâ[7]” İşte delili de budur. “Habibim sen bana iki kaşın yaklaştığı kadar yaklaştın”.

Yani bir kaşın biri Allah, bir kaşın biri Resulullah oluyor.

Fakat sadece bu ifade ile bilinmez. Zatı, sıfatı anlamak için; bak nasıl anlaşılır zat ile sıfat?

Kuvve-i kudsîden edip imdadı                                         

Bize haber verdi zatı sıfatı

Ol zaman anladık sırr-ı Ahmed'i

"Küntü kenz" esrârın beyan eyledi                                 

Bakın demek ki bu zat ile sıfatı insanlar kitap ve ilimle tarif edemez, bilemezler. Ancak hepsi sıfattan bahsederler, zattan edemezler. Zatı, sıfatı o zaman birbirinden ayırırlar.

Hâlbuki zat var sıfat var ama bunlar birbirinden ayrı değil.

Zattan mana Hazreti Allah,

Sıfattan mana Resulullah.

Zattan mana sende bir ruh var,

Sıfattan mana bir ceset.

Cesedin ayrı, ruhun ayrı mı senin cevap ver?

Değil; ama ruh ile cesedin bir anlaşması var. Bak ceset ruhtan alıyor iktidarını, fakat ceset ruhu bilemiyor, bilmiyor. Ama bilecek mi? Bilecek. Ne zaman bilecek? Ne zaman ki;

Kuvve-i kudsîden edip imdadı                                         

Bize haber verdi zatı sıfatı

Ol zaman anladık sırr-ı Ahmed'i

"Küntü kenz" esrârın beyan eyledi                                 

Kuvve-i kutsi ne?

Yani kutsal manevi kuvvetiyle, manevi gücüyle, kutsal nefesleriyle bildirdi, diyor.

Neyi? Zatı, sıfatı bildirdi.

O zaman da zatı, sıfatı anlayınca, sırrı Ahmedi anlayabildik. Allah'ın Resulü olan sırrı Ahmedi anlayabildik. O da şudur ki;

Semada ismi Ahmet'tir

Bu âlemde Muhammet'tir

Ehaddan vahidiyettir

Ehad: Allah, vahidiyet yani Allah'ın zatından (muhabbetinden) var oldu.

Evvel Allah Resulullah'ı var etti ve onun varlığı ile mükevvenatı, seni beni var etti.

Onun için işte tarikatın esrarları nimetleri bunlardır. Bunlar söylenir ama yine söz ile anlaşılmaz;

 Söz ile her kalbe doğmaz ledünni

Fakat tarikatta bunlar yaşanır yaşanmaz değil yaşanır ama görür gösteremez, bilir bildiremez.

Diyen bilmez bilen demez.

Yunus Emre derki,
Gel ey gardaş Hakk’ı bulayım dersen
Bir kâmil Mürşide varmazsan olmaz
Resul’ün cemalin göreyim dersen
Bir kâmil Mürşide varmazsan olmaz.
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam29
Toplam Ziyaret250804
Gönül fehm edeli “lâ” dan “illâyı”
Mecnun veş biz de bulduk Leyla’yı
Nur-ı cemalinden seyret Mevla’yı
Bir rûh-ı musaffa mir’atımız var
Hava Durumu
Takvim
Site Haritası